Denizci Sadullah Babacan'a ne oldu?

DGD-Sen ve Deniz İşçileri Platformu, 2012 yılında Yasa Denizcilik’e ait Anatolia gemisinde kaybolan denizci Sadullah Babacan’ın annesi Serap anne ile bir araya geldi. 13 yıldır oğlunun akıbetini arayan Serap anne, “oğluma ne olduğunu öğrenmek istiyorum, adaleti arıyorum” dedi.

Denizci Sadullah Babacan'a ne oldu?



Bu coğrafya artık denizci ailelerinin gözyaşlarıyla anılıyor. Bir deniz manzarası denildiğinde akla mavilikten çok bekleyiş, denizden çok belirsizlik geliyor. Her biri başka bir gemide, başka bir seferde “çalışmak için” denize açılan denizciler kimi zaman dönmüyor. Arkalarında ise anneler, eşler, çocuklar; yıllar süren sessiz bir adalet arayışı kalıyor. Bu sessizliğin adı, 13 yıldır oğlunun akıbetini öğrenemeyen Serap anne içinse oğlu; Sadullah Babacan.

29 Temmuz 2012 tarihinde Yasa Denizcilik’e ait Anatolia gemisinde görev yapan Sadullah Babacan’dan son kez haber alındı. Letonya’nın Riga Limanı’ndan yükünü alan gemi Hindistan seferine çıkmıştı. Geminin karadan ayrılmasından iki gün sonra Sadullah, annesini aradı ve her şeyin yolunda olduğunu söyledi. O görüşmeden sonra ondan bir daha haber alınamadı.

1 Hafta Süren Dava Takipsizlik Aldı

DGD-SEN ve Deniz İşçileri Platformu olarak Serap anne ile bir görüşme gerçekleştirdik. Bizlere kendi yaşadığı süreci ve 13 yıldır süren adalet mücadelesini anlattı. Annesi, yıllardır hem şirketle hem de devlet kurumlarıyla irtibat kurmaya çalıştı. Ancak 13 yıldır ne resmi bir açıklama yapıldı ne de etkin bir soruşturma yürütüldü. Sadullah kaybolduğunda Yasa Denizcilik ile görüşen Serap anne, “5 dakika konuştuk” dedi. Sonra gittiler, bir daha da hiçbir şekilde arayıp sormadılar. Babacan’ın kaybolduğu geminin bağlı olduğu şirket suskunluğunu korurken dosyada herhangi bir ilerleme sağlanmadı.

Dava süreci yalnızca 1 hafta sürdü ve takipsizlik kararı çıkarıldı. Savcıya göre bu davadan bir sonuç çıkmayacaktı. Bir iş cinayeti olarak kayıtlara geçmesi gereken Sadullah’ın kaybolması, mahkeme kayıtlarında “trafik kazası” olarak gözüküyordu. İsveç'te alınan mürettebat ifadelerinde, hepsi ağız birliği etmişçesine “Hiçbir şey görmedik, çalışması gereken zamanda ortada olmayınca aramaya başladık.” diyordu. Türkiye’ye geldiklerinde mürettebatın ifadesinin tekrar alınması için yapılan talep ise savcı tarafından reddedildi.

Serap anne, oğluna ne olduğunu öğrenmek için herkesle iletişime geçti, her yerden yardım istedi. Gemide çalışanların bazıları onu tehdit etti, kimileri dolandırmaya çalıştı. Tıpkı 6 Şubat depremlerinde sevdiklerini kaybeden insanları arayıp dolandırmaya çalışanlar gibi, kayıp denizci aileleri de aynı şekilde dolandırılmaya çalışılıyor. Serap annenin istediği tek şey ise oğluna ne olduğunu öğrenmek.

“İntihar Dediler”

Sadullah kaybolduğunda en son kız arkadaşıyla konuştu. Daha sonra “intihar etmiş olabilir” dediler. Serap anne, oğlunun intihar etmeyeceğinden emin. Ancak her kaybolan denizci için ilk öne sürülen ihtimal “intihar” oluyor. Şirketler “intihar” söylemiyle kendi üzerlerindeki sorumluluktan kurtulmayı amaçlıyor. Sanki intiharı engellememek onların sorumluluğu değilmiş gibi, 25 yaşında bir denizcinin kaybolmasının yükümlülüğünü yok sayıyorlar. Ne hikmetse çalışması gereken CCTV’ler hep bozuk, hiçbir görüntü kaydı ise hiçbir zaman bulunmuyor.

'Yasa' Sermayeyi Koruyor, İşçiyi Değil

Tıpkı Sadullah’ın çalıştığı yabancı bayraklı gemide olduğu gibi, birçok denizcinin ne sigortası var ne emeklilik hayali. 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Yasası da 4857 sayılı Türk İş Kanunu da denizcilerin tazminat, sigorta ve sendikalaşma gibi güvencelerini garanti altına almıyor. Deniz işçileri uzun seferlerde dinlenme hakkı olmadan, güvencesiz çalışıyor. Bir mürettebatın kaybolması bile bu düzende “iş kazası” olarak değil, kader olarak tanımlanıyor.

Bir Annenin Değil, Bütün Deniz İşçilerinin Adalet Arayışı

Serap anne, yıllardır süren belirsizlik içinde mücadele vermeye devam ediyor. DGD-SEN ve Deniz İşçileri Platformu temsilcileriyle yaptığı görüşmede, “Oğlumun başına ne geldiğini bilmek istiyorum, adalet istiyorum.” dedi. Bu görüşmeler yalnızca bir annenin değil, bütün deniz işçilerinin adalet arayışıdır.

Bu ülkede denizcilik şirketleri, ölen ya da kaybolan denizcilerle ilgilenmedikleri gibi; devletin kurumları da takipsizlik kararlarıyla bu düzeni koruyor. Benzer kayıp vakalarının her yıl farklı gemilerde yaşandığını, şirketlerin bilgi vermekten kaçındığını, devletin ise uluslararası deniz hukukunun öngördüğü yükümlülükleri yerine getirmediğini görüyoruz.

“Unutmayacağız, Unutturmayacağız”

Deniz İşçileri Platformu ve DGD-SEN, Sadullah Babacan’a ne olduğunu sormaya devam edeceklerini belirtti. İş cinayetlerinde hayatını kaybeden ve kaybolan denizcilerin unutulmasına izin vermeyeceğiz. Adalet arayışında tüm denizci ailelerinin yanındayız.
Unutmayacağız, unutturmayacağız.

Tepkiniz nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow