Mezar Taşı Olmayanlar / Mülteci Mezarlığı: AKDENİZ
Denizciler “Distress Alert” veren bir mülteci teknesi ile karşılaştığında onların boğulmasına göz yumamaz. Bu durum sadece deniz etiğinde değil aynı zamanda International Maritime Organization (IMO) tarafından da kurallar ile güvence altına alınmıştır.

Irkçılığın arttığı, faşizmin yükseltildi bu dönemde, devlet zulmünden dolayı hayatta kalmak için göç eden insanların yaşama tutunma çabalarına şahit oluyoruz. Çoğunun isminden önce milliyeti geliyor. Zulmünden, açlığından, savaşından uzaklaşmak istedikleri devletin milliyeti ile isimlendiriliyor. Kültürlerinin farklı oluşu ile ötekileştirilmeye çalışılıyor. Farklı kültürlerin bir arada asla yaşayamayacağı safsataları ile birbirimizden uzaklaştırılıyoruz. Irk ya da millet ayırt etmeksizin patriarkal kişilerin işlediği tüm suçlar peşin sıra mültecilere yükleniyor.
Fakat farklı coğrafyalardan farklı kültürdeki insanlar ile yaşamayı en iyi karma mürettebat içinde bulunan denizciler anlayacaktır. Farklı kültürlerle ortak yaşam kurulabilir. Tabi ki bizi birbirimize düşüren ırkçılık ve faşizmden uzak durulduğu takdirde. Filipinlilere “monkey” ya da “banana” diye seslenmek, Araplara küfretmek, Hintlilerle dalga geçmek faşizmin temellerini körüklüyor. Bu faşizmi aynı zamanda çaresiz bırakılan mültecilerde de görüyoruz.
Mülteci Kapanı
İnsanlar açlığın, zulmün hüküm sürdüğü Kuzey’inden Güney’ine Afrika topraklarından özgür bir yaşamın umudu ile göç ederlerken bu zorunlu göçleri devletlerin sınır yasakları ile karşılaşıyor. Göç etmek için illegal yollara başvurmak zorunda olanlar ise bir grup fırsatçı insan tarafından batacağı kesin olan botlarla ölüme terk ediliyor. Özellikle Akdeniz artık boğulmuş mültecilerin cesetleri ile doldu taştı. Uzun süredir Akdeniz’de seyir halindeyken “distress alert” vermiş birçok bot veya tekne ile karşılaşıyoruz. Kurtarma operasyonu düzenleyerek kurtarılanlar ise yeni sorunlarla karşılaşıyor. Güverteye alınan mültecilerin güvenli alanlarda tahliyesini sağlamaya çalışmak devletler tarafından imkânsızlaştırılıyor. Eğer devletler mültecileri kabul ederse ya Moria adasındaki gibi mülteci kamplarında tutsak ediliyor ya da kurtuldukları devletlere geri iade ediliyorlar.
Akdeniz ise tam anlamıyla bir mülteci kapanı. Bir yandan acımazsızca mülteci botlarına ateş açan Yunanistan devleti, bir yandan mültecilerin hayatlarını kurtaran denizcilere insan kaçakçısı muamelesi yapan İtalya devleti, diğer yandan kendi sınırları içindeki mültecileri denize atan, Fas devleti tarafından sınırındaki insanların topluca katledilmesine göz yuman İspanya devleti, diğer bir tarafta ise sınırlarını açmasına karşın mültecileri Avrupa’ya politik bir tehdit olarak kullanan, AB’den mülteciler üzerinden fon alan, onlara sandıkta kendisine oy kullandırmak amacıyla elinde tutan Türkiye devleti ile mülteciler Akdeniz devletleri arasında kapana kısılmış durumda. Yaşadıkları coğrafyayı terk etmek zorunda kalanlar diğer zalim devletlerin çevrelediği Akdeniz’in ortasında boğularak ölüyorlar.
Distress Alert
Denizciler “Distress Alert” veren bir mülteci teknesi ile karşılaştığında onların boğulmasına göz yumamaz. Bu durum sadece deniz etiğinde değil aynı zamanda International Maritime Organization (IMO) tarafından da kurallar ile güvence altına alınmıştır.
“Herhangi bir kaynaktan, birilerinin denizde tehlikede olduğu bilgisini aldıktan sonra, yardım sağlayabilecek durumda olan gemi kaptanı, mümkünse onlara haber vermek veya aramayı yapmak için tüm hızıyla yardıma gitmek zorundadır.” (1)
SOLAS Konveksiyonunda belirtilen maddenin eksik kısımları daha sonrasında Searh and Rescue Konvansiyonu (SAR) ile tamamlanmıştır.
“Denizde tehlikede olan herhangi bir kişiye, bu kişinin uyruğuna veya statüsüne veya o kişinin bulunduğu koşullara bakılmaksızın yardım edilmesini sağlamak…” ve “ilk tıbbi veya diğer ihtiyaçlarını sağlamak ve onları güvenli bir yere teslim etmek…” (2)
Bu kurallar devletlere rağmen denizde mültecilerin kurtarılmasına olanak sağlamaktadır.
Fakat geçenlerde karşılaştığımız utanç dolu bir olay biz denizcileri öfkelendirdi ve üzdü. Yunanistan’ın Girit Adası açıklarında, R.A. isimli bir kaptanın, herhangi bir özrü olmaksızın, göçmen teknesindekilere yardım etmediği, hasarlı teknedeki göçmenlerin bir kısmının yaşamını yitirmesine ya da denizde kaybolmasına neden olduğunu öğrendik. Bu durum katliama ortak olmaktır.
Bu korkunç katliamın aksine, daha yakın bir tarihte, Malta açıklarından geçerken arama kurtarma faaliyeti yürüten MV Louise Michel gemisinin isteği üzerine rotasını değiştiren M/V Uğur Dadaylı isimli konteyner gemisinin kaptanı Ümit Gürpınar, 97 mülteciyi güvertesine alarak su alan bottan kurtardı. Gerçek denizciliğin yardımlaşma ve dayanışma olduğunu herkese göstermiş oldu.
Yardımlaşma ve Dayanışma
Devletlerin şiddeti dinmediği takdirde insanlar yaşadıkları toprakları terk etmeye devam edecektir. Bu şiddetin karşısında, mültecilerle yardımlaşmak ve dayanışmak için kimi Anarşist ve Sosyalist denizcilerin gönüllü birlikler oluşturarak SAR operasyonu düzenlemekte. Bu kahraman denizciler MV IUVENTA10, MV OPEN ARMS, MV LOUISE MICHEL gibi gemileri ile şimdiye kadar binlerce mültecinin hayatını kurtararak onları güvenli limanlara taşıdı ve taşımaya devam etmekte.
Karalar ve denizler her ne kadar sınırlar ile ayrılmış olsa da ezilenlerin birbiri ile olan dayanışmasını engelleyemezler. Hangi coğrafyadan olursak olalım, denizcilik enternasyonel bir ağda dostça yaşamaktır. Ve tabi ki bizi birleştiren ezilen toplumların ve bireylerin ortak verdikleri bu sınıf savaşında somutlaşmaktadır.
(1) SOLAS Convention Chapter V, Regulation 33 (1): Distress Situations: Obligations and procedures
(2) SAR Convention Chapters 2.1.10 & 1.3.2. The 1979 International Convention on Maritime Search and Rescue (SAR Convention) obliges State Parties
Tepkiniz nedir?






