Kadın Denizciler Emek Sömürüsü ve Ayrımcılıkla Mücadele Ediyor

Deniz İşçileri Platformu February 28, 2024

İşkolları içinde denizciliğin uzun yıllar salt erkek mesleği olarak kabul edildiği bir dünyada kadınlar üniversitelerin denizcilik bölümlerine girerek, mezun olduktan sonra iş yaşamına atılarak denizcilikte var olma mücadelesi veriyor. Kaptan Gül Özer ve güverte bölümünde okuyan Yağnur Kargı bu çabayı veren iki kadın denizci.

Cinsiyet eşitsizliğinin kendini en çok gösterdiği işkollarından olan denizcilikte kadın gemiciler var olma mücadelesi veriyor. Dil eğitimi için İrlanda’ya giden kaptan Gül Özer, Türkiye ile İrlanda arasındaki farkı “Burada ehliyet gerektirmeyen yarı zamanlı bir işten kazandığım, kaptan olarak gemide uzun saatler çalışırken kazandığımdan çok daha fazla” sözleriyle anlattı. Gemiciliğin hak ettiği noktada olmadığı için mesleği adına üzüldüğünü dile getiren Özer, “Çocuk doğuracak, zaten işi bırakacaksın” denilerek gemide psikolojik baskıya, bir kılavuz kaptanın sözlü tacizine maruz kaldığını belirtti.

Yağnur Kargı ise iş görüşmesi için gittiği bir denizcilik şirketinin sadece bir kadın çarkçıyla tanışmak için Mersin’den İstanbul’a çağırmış olmasına hâlâ tepkili. Kargı, denizcilik lisesinden mezun olduktan sonra makine dairesinde çalıştığı gemide “Kimse bir kadına geminin makinesini emanet etmez” demelerine rağmen bir üniversitenin denizcilik bölümüne girdi. Kargı’nın asıl hedefiyse kaptanlık…   

Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün tespitine göre dünyada gemilerde çalışan 1,89 milyon mürettebattan sadece 24 bini kadın denizci. İşkolları içinde denizciliğin uzun yıllar salt erkek mesleği olarak kabul edildiği bir dünyada kadınlar üniversitelerin denizcilik bölümlerine girerek, mezun olduktan sonra iş yaşamına atılarak ‘gemilerde sadece erkekler çalışabilir’ tabusunu yıkmaya çalışıyor. Kaptan Gül Özer ve güverte bölümünde okuyan Yağnur Kargı bu çabayı veren iki kadın denizci.

“Aradaki farkı en çok İrlanda’da hissettim”

Bülent Ecevit Üniversitesi Denizcilik İşletmeleri mezunu üçüncü kaptan Gül Özer, Ro-Ro gemilerinde, yatlarda, farklı ülkelerin limanlarına yük taşıyan gemilerde çalıştı. Gemide çalışmak iyi derecede yabancı dil bilmeyi gerektirdiği için de İngilizcesini geliştirmek için geçen yıl İrlanda’ya gitti.

İrlanda’da yaşamını sürdürmek için haftanın 20 saati bir hamburgercide, iki saati dil okulunda çalışan Özer, denizcilikteki maaşlar ile İrlanda’daki işinden kazandığını mukayese ederek başlıyor söze. 

Özer, Türkiye ile İrlanda’daki yaşam standardı farkını “Türkiye’de son çalıştığım denizcilik şirketinde 2 bin dolar maaş alıyordum. Şimdi burada hiç eğitimini almadan girdiğim yarı zamanlı işten ayda 2 bin 100 avro kazanıyorum. Oysa gemide çalışmak daha en başta ehliyet ve uzmanlık gerektiren bir iş. Çalışırken geceniz gündüzünüze karışır. Gemiler eski olduğu için de sürekli tehlike altındasınızdır” sözleriyle ifade ederken mesleği adına hayıflanıyor.

“Çocuk doğuracak, zaten bırakacaksın’ dediler”   

Kadın denizcilerin çalışma hayatında karşılaştıkları sorunlar kalifiye olarak çalıştıkları bir işe karşılık hak ettikleri maaşları alamamalarıyla sınırlı değil. Ayrımcılık maaş derdi kadar öne çıkan bir sorun. Özer, işe ilk başladığında gemi kaptanının kendisine söylediklerini unutamıyor:

“Süvari Bey’den ‘İleride evlenecek, çocuk doğuracaksın. Belki de kocan gemide çalışmanı kabul etmeyecek. Zaten bırakacaksın’ gibi tepkiler geldi. Kadın olduğum için böyle düşündü ve bir süre benimle deneyim paylaşmaktan çekindi. Gemide tek kadın denizci bendim. Mesela mürettebat sürekli ‘saçların dökülüyor’ diyerek köprü üstünde bana yerleri süpürttürdü. Beni fiziksel olarak eksik görmemeleri için bu tür davranışlara aldırmayarak mesleğime odaklandım hep. Kendimi sürekli erkek meslektaşlarıma kanıtlamak zorunda hissediyordum. Ama kendimi onlara değil, üçüncü kaptan olarak kendimi kendime kanıtladım.”

İrlanda’ya gitmeden önce Samsun Limanı’ndan Rusya, Mısır, Libya, Malta, Hindistan ve İtalya’ya tahıl, narenciye taşıyan konteyner gemisinde üçüncü zabit olarak çalışan Gül Özer, Süveyş Kanalı’ndan geçerken yaşadığı sözlü taciz olayını aktarırken geriliyor: 

“Mısır’da Süveyş Kanalı’ndan geçişe yardımcı olsun diye bir kılavuz kaptan aldık. Kaptan köşkünde bu kişinin adımla birlikte ilk sorusu ‘Parmağında yüzük var mı?’ oldu ve koluma dokunmaya çalıştı. Kendimi geri çekince bu kez öpücük atmaya başladı. Süvari Bey geldikten sonra sözlerine dikkat etmeye başladı ama birinci kaptan durumu anladı. Ben yine işimi yapmaya, manevraya devam ettim. O an tepki versem ‘kadınsın ondan oldu’ gibi bir yargıyla gene beni suçlayacaklardı. Kaldı ki durumu ikinci kaptanla konuşurken duyduğu hâlde Süvari Bey hiç haberi yokmuş gibi yaptı. O an denizcilikte zor bir yer olan Süveyş Kanalı geçildiği için birinci kaptan bu yaşadığımı pek umursamadı.”

Türkiye’de bir süre farklı ülkelerin limanları arasında sefer yapan yatlarda da çalışan Özer’in, o dönemden hatırladığı ise güvertede çalışırken erkek mürettebattan farklı olarak asıl işinin dışında misafir kamaralarını temizlemek için hostese yardım etmek zorunda bırakılması… Özer, bu çalışma şekline ilişkin “Yatlarda angarya işleri yaptırmak için özellikle kadın denizcileri seçiyorlar. Erkekseniz iş tanımınız var ama kadınsanız yok! Katı bir cinsiyetçi yaklaşım, aşırı bir kadın emeği sömürüsü var” diyor.

Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen gemiye çıktığı ilk günü “İçimde inanılmaz bir heyecan ve tutku vardı. Büyülenmiş gibiydim. Bir an önce sefere çıkmak istiyordum” diye anarken Gül Özer’in gözleri parlıyor. Özer, dil eğitiminin ardından gemiye döneceği günü bekliyor.

“Mersin’den İstanbul’a sırf bir kadın çarkçıyla tanışmak için çağırdılar”

Eğitime Ege Üniversitesi Urla Denizcilik Meslek Yüksekokulu’nda devam eden Yağnur Kargı ise 21 yaşında genç bir denizci. 

Kargı, Mersin’de denizcilik meslek lisesinde okuduğundan beri mesleğini icra edebilmek için mücadele ediyor. 

Yağnur Kargı, liseden mezun olduktan sonra bir yıl boyunca Samsun Limanı’ndan Rusya’ya sebze, meyve taşıyan bir yük gemisinin makine dairesinde çarkçı olarak çalıştı. Kargı, iş bulmasının, ilk kez gemiye çıkışının sancılı olduğunu söylüyor.

İş aradığı dönemde Mersin’den İstanbul’a bir denizcilik şirketine iş görüşmesi için gidişini “Görüşmeye gittiğim şirket ‘Biz aslında kadın denizci almıyoruz. İlk kez bir kadın çarkçıya denk geldik. O yüzden merak edip tanışmak istedik’ dedi. İçimde üzüntü ve öfkeyle ertesi gün Mersin’e döndüm. Benim için büyük bir hüsrandı” diye anlatıyor. Tam o günlerde bir gemi kaptanı ile tanışmasını şans diye nitelendiren Kargı’nın kendi sözleriyle gemideki ilk işinin öyküsü ise şöyle:

“Aydın kaptandan gemide iş olduğu haberi gelince bu haberi sevinç içinde aileme söyledim. Fakat uzun yol gemisi olduğu için ailem gemiye gitmeme izin vermedi. İş haberini veren Aydın kaptan ise bir saat sonra tekrar aradı ve ‘Yeme içme gemiden ama maaş yok’ dedi. Evde zaten giderim-gidemezsin tartışması başlamıştı… Neyse ki liseden öğretmenim ailemi ikna etti. Böylece gemiye gitmek üzere Mersin’den Samsun’a yola çıktım. Eğer o gün yola çıkmasaydım cesaretim kırılır ve bir daha çıkmaya hiç cesaret edemezdim. O yüzden maaşı olmasa bile sırf deneyim kazanmak için işi kabul ettim.”

“Kimse bir kadına geminin makinesini emanet etmez, dediler”

Bir yıl boyunca geminin makine dairesinde makinenin onarımı, bakımı işinde çalışan Kargı, “Geminin pitch kontrollü bir makinesi vardı. Makine zarar görmesin diye çarkçıbaşıyla birlikte gemiye manevra yaptırmak için sık sık köprü üstüne de çıkıyorduk” diyor.

Ancak gemideki ilk aylar pek de iyi hatıralar bırakmamış Kargı’da. Kendisiyle birlikte üçüncü kaptan ve bir güverte stajyeri olmak üzere üç kadın denizcinin bulunduğu gemide erkek mürettebatın önyargısını kırmanın çok zor olduğunu belirtiyor:

“Makine zabiti, mesailerde neden gemide çalışmaya geldiğimi sordu hep. İşi tamamen öğrensem bile bir kadın denizciye kimsenin geminin makinesini emanet etmeyeceğini, işimin ileride evlenmeme engel olacağını söyledi. İlk aylar mesaiden sonra güvertede dinlenirken enerjimin sömürüldüğünü hissettim.”

Hava muhalefeti olmasına rağmen demir alan gemi alabora oluyordu 

Kargı’nın çalıştığı 117 metrelik yük gemisi yabancı bayraklı ve 43 yaşındaydı. Üç-dört kişinin kaldığı geminin kamaralarının yetersiz ve bakımsız olduğunu söyleyen Kargı, kadın denizci çalıştırmak istenmemesinin bir nedenin de armatörlerin, mürettebata sağlıklı yaşayacağı koşulları sağlayamaması olduğunu düşünüyor. “Gemiye ilk çıktığımda kamaraların durumu nedeniyle revirde kaldım ama daha da vahimi var” diyor. Bu yaşlı geminin batmaktan son anda kurtulduğu anları dün yaşanmış gibi anlatıyor:

“Kaptan olumsuz hava koşullarına rağmen yük gecikir diye hemen açılmak istedi. Belki ona da şirket böyle talimat verdi. Karadeniz’in ortasında korktuğumuz başımıza geldi: Fırtınaya yakalandık. Kaptan sonra geri dönme kararı aldı. Fakat gemi dönünce dalgayı bu sefer de bordadan aldı. Gemi yana doğru yatınca yük kaydı ve geminin dengesi bozuldu. Gemi bir süre o hâlde kaldı. Kaptan dâhil herkesin yüzü bembeyaz oldu. Çünkü o an dalga gelse gemi alabora olacak ve hepimiz ölecektik.”  

Bağımsız gazeteci Sercan Engerek tarafından yapılan bu haber, ilk olarak 12 Şubat 2024'te gazeteMLSA'da yayımlanmıştır.

 

196 Görüntülenme

Share This