Yiğit Acar Nerede?
Denizci annelerinin sesine kulak verin ey sermayedarlar! Navlun piyasaları dalgalandıkça, kârlılığınız katlandıkça sizler tersanelere yeni gemi siparişleri verdikçe bizler ya denizlerde kayboluyoruz ya gemi sökümde asbest nedeniyle kanser oluyoruz ya da batan gemilerde yitip gidiyor bir mezara dâhi sahip olamıyoruz…
Denizci annelerinin sesine kulak verin ey sermayedarlar! Navlun piyasaları dalgalandıkça, kârlılığınız katlandıkça sizler tersanelere yeni gemi siparişleri verdikçe bizler ya denizlerde kayboluyoruz ya gemi sökümde asbest nedeniyle kanser oluyoruz ya da batan gemilerde yitip gidiyor bir mezara dâhi sahip olamıyoruz…
7 Eylül 2022 tarihinde Süveyş’te meslektaşımız Yiğit Acar çalıştığı M/V Dema M isimli gemide kayboldu. 21. yüzyılda hayretler içinde öğrendiğimiz bu olayı anlamakta güçlük çekmekteyiz. Bakınız MayDay dergisinde yazan yazarlar ya kaptan, zabit, mühendis hatta kılavuz kaptan vazifeleriyle denizcilikte yer alan insanlardır. Yıllarca emek verdiğimiz bu sektörde meydana gelen bu tip hadiseler bizi yalnızca üzmemekte aynı zamanda da düşündürmektedir. Nasıl olur da böyle bir durumda bir denizci bulunamaz? Gemide çalışan bir denizci nasıl kaybolur? Bu satırları yazarken kurduğum empatiyi karadaki hiçbir sıradan kimse kuramaz. Zenginler lüks yatlarında tatile gittiklerinde geçirdikleri kazalarda anında devletlerin ve büyük şirketlerin her türlü imkânıyla arama kurtarma operasyonları başlatılırken, yük gemilerinde çalışan biz deniz işçilerinin başına gelen en ufak olayda tek düşünülen şey “sigorta giderleri karşılayacak mı?” sorusu olmaktadır. Bu insanlık dışı kâr merkezli yaklaşım son bulmadıkça haklarımızı kazanamayız ve canlarımız her an meydana gelebilecek bir iş cinayetiyle avuçlarımızdan kayıp gidecek kadar sallantıda durmaktadır.
Arama Kurtarma Sorunları
Nasıl olduğuna defalarca kez anlayamadığımız ve her seferinde de bu hayreti dile getireceğimiz olay açık denizde yani uluslararası sularda gerçekleştiği için yetkili Mısır Devleti tarafından herhangi bir personel ya da helikopter yardımı sağlanmamıştır. Egemenler ve sermaye bir kez daha deniz işçilerinin hayatını para ile ölçmüş ve bunu masraf olarak görmüştür. Movers Shipping şirketinin iddiasına göre arama kurtarma için Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına arama kurtarmanın devamı için Mısır devletine nota verilmesi talep edilmiş. Ancak ortada ne bir yaptırım ne de bir nota görülmemiştir, arama kurtarmanın devamlılığı için de özel bir çaba gerçekleştirilmemiştir. Yapılan resmi yetersiz sözde açıklamalara göre arama kurtarma faaliyetlerinin toplamı olayın fark edildiği andan itibaren yaklaşık 93,5 saat sürmüş olup bunu normalleştirmek ve çabalarını üstün göstermek adına uluslararası mevzuatta öngörülen sürenin 72 saat olduğu bilgisini de açıklamaya koymaya utanmamışlardır. Bir denizci annesine oğlunu bulamadık ama 93,5 saat aradık mı diyeceksin ey sermaye!?
Şimdi biz yetkililere Arama ve Kurtarma ile ilgili ders verelim. Denizcilerin hukuki sorumlulukları Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin (BMDHS) 98. maddesinde “Her devletin, kendi bayrağını taşıyan bir gemiden; denizde tehlike içerisinde bulunan her kişiye yardım etmesini ve imkânlar ölçüsünde kendisini tehlikeye sokmadan kurtarmaya gitmesini, talep edebilecektir” şeklinde belirtilmektedir. Arama ve Kurtarma (SAR) sözleşmesinin kabulüyle birlikte de tüm dünya denizleri 13 arama ve kurtarma alanına ayrılarak kıyı devletlerin sorumluluk alanları belirlenmiştir. Bu sayede denizlerde meydana gelen kazalar, yangınlar vb. göçmenlerin kurtarılmasını da kapsayan acil durumlarda kıyı devletleri, bölgede seyreden gemiler, arama ve kurtarma faaliyetlerini yürütmek zorundadır. Yani Mısır devletinin benim suyumda değil uluslararası sularda bana ne kardeşim demek gibi bir lüksü yok! Bunun gereğini yaptıracak bir denizcilik otoritemiz yoksa bize de yazıklar olsun. Ayrıca Süveyş gibi gemi trafiğinin yoğun olduğu yerde başka ticaret gemilerinin de acil durum çağrısını alır almaz gerekli çalışmalara iştirak etmesi yine uluslararası hukuk gereği mecburiyettir. Denizde Can Emniyeti Sözleşmesi’nde (SOLAS) Kısım 5 Kural 33 madde 1’de: “Tehlike mesajı alan bir gemi, süratle tehlikedeki gemi ya da tekneye yardım etmeli, etmesi mümkün değilse bu çağrıyı kara ve deniz istasyonlarına derhal iletmekle yükümlüdür.” şeklinde belirtilmiştir.
Uluslararası sular, hiçbir egemen devletin hak iddia edebildiği yerler değildir. Bu doğru. Ancak mevzu bahis bir insanın hayatı ise, herkes, her kurum ve devlet elini taşın altına koymak zorundadır. İnsan yaşamını koruyamayan sermaye ve egemen devletler, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni (AİHS) de alenen çiğnemektedir. Tekrar ediyoruz: 21. yüzyılda hiç kimse gemiden buharlaşıp uçmaz. Kaza bile olsa ihmali ve dahli olanların derhal soruşturma ile tespit edilerek yargı önüne çıkarılması şarttır.
Tekrar Soruyoruz: "Yiğit Acar Nerede?"
Biz denizciler Yiğit’in nerede olduğunu sorarken elbette ki bu sorunun altında daha fazla sorunun da yattığının farkındayız. Nasıl kayboldu? Gemide neler oldu? Egemen devlet yetkilileri ve geminin sahibi olduğu Movers Shipping şirketinin yetkilileri neden yeterli açıklamayı yapmazlar? Bir denizci annesini müşkül durumda bırakmaya kimsenin hakkı yok. Yıllarca gemilerde çalıştık hepimiz ve biliyoruz ki kimse gemiden buharlaşıp uçmaz. Gemideki tüm personelin, şirketteki yetkililerin gerçek anlamda sonuç alınana değin soruşturulması şarttır. Arama kurtarma yapılan sahada Mısır devleti de Türkiye devleti de gerekli sorumluluğu yeterince yerine getirmediğini fark etmek için çok basit. Ünlü mücevher tüccarı Dilek Ertek Hanım tatile gittiği yat turunda kaybolduğu anlaşılır anlaşılmaz arama kurtarma operasyonları yapıldı. Hatta öyle ki oğlu koskoca Pasifik Okyanusunda annesini helikopterle aramaya gidebiliyor. Öyle ya zenginlerin yaşam hakkı olan bir dünyada yaşıyoruz, zenginliğin ucu bucağı yok! Yiğit ise bir mühendis ve deniz işçisi olduğu için aynı ihtimam gösterilmiyor. Tıpkı geçmişte kaybettiğimiz diğer denizci meslektaşlarımızda olduğu gibi…
Derhal düzgün bir adli soruşturmanın yapılarak sorumluların cezalandırılması gerekmektedir. Deniz işçilerinin çalışma şartlarının ağırlığı göz önünde bulundurulduğunda, yorgunluk, stres ve gemi içi baskılar nedeniyle iş cinayetleri sık yaşanmaktadır. Ayrıca şirketlerin ve devletlerin gerekli denetimleri yapmayarak sayısız kez iş cinayetlerine sebep olduklarını da biliyoruz.
Bora Ekşi, Selçuk Elibol, Uğur Kır, Mustafa Koç, Caner Korkmaz, Yıldırım Kipel, Sinan Karabulut, Can Evren ve daha nice kaybettiğimiz meslektaşlarımızı unutmadık. Ölümüne sebep olanları da asla affetmeyeceğiz. Belki onları kurtaramadık ve iş cinayetlerinde kaybettik ancak Yiğit evine ailesine kavuşacak biz buna yürekten inandığımız için hiç durmadan elimizden geldiğince davasını güdüyoruz.