Denizciler Günü Basın Açıklaması

25 Haziran, denizcilerin yaşadığı temel sorunlara çözüm üretilmeyen bir vitrin günü olmaktan öteye geçememiştir. IMO’nun bu konuda attığı adımlar, denizcilerin yaşam ve çalışma koşullarını iyileştirmekten çok, sermayenin çıkarlarını gözetmekle sınırlı kalmıştır.

Denizciler Günü Basın Açıklaması

BASIN AÇIKLAMASI

25 Haziran Dünya Denizciler Günü: Kutlama Değil, Mücadele Günü!

Bugün, 25 Haziran Dünya Denizciler Günü. Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) 2011 yılında denizcilerin fedakârlıklarını görünür kılmak amacıyla bugünü Dünya Denizciler Günü ilan etmişti.

Ancak bugün, denizcilerin karşı karşıya olduğu çok yönlü sömürü ve ölümcül koşullar karşısında, yalnızca sembolik bir jest olarak kalmakta; deniz işçilerinin gerçek taleplerini, yaşadığı hak gasplarını ve can kayıplarını örtbas etmektedir.

1978 tarihli STCW Sözleşmesi’ne dayanan bugün, özellikle 2010’da yapılan revizyonların ardından ilan edilmiştir. Ancak 25 Haziran, denizcilerin yaşadığı temel sorunlara çözüm üretilmeyen bir vitrin günü olmaktan öteye geçememiştir. IMO’nun bu konuda attığı adımlar, denizcilerin yaşam ve çalışma koşullarını iyileştirmekten çok, sermayenin çıkarlarını gözetmekle sınırlı kalmıştır.

DENİZDE, KARADA SÖMÜRÜYE GEÇİT YOK!

Düşünün ki bugün dahi, denizciler en temel haklardan yoksun.

Dünya denizcilerinin büyük bir kısmı, altı ila sekiz ay süren zorlu sözleşmelerle, ağır koşullar altında çalışmaktadır. Uzun çalışma saatleri, gemi içi mobbing, psikolojik baskılar ve adli vakalara varan sorunlar denizcilerin günlük yaşamının parçası haline gelmiştir. Gemide yaşanan sorunların yanı sıra maaşların ödenmemesi, gemilerin alıkonması, iş kazalarında yaralanan ya da yaşamını yitiren işçiler gibi ciddi sorunlar hâlâ çözümsüzdür.

Bugün, denizcilik yalnızca fırtınalarla değil, sistemle, devletle ve armatörlerle mücadele etmektir. Gemi terkleri, maaş gaspları, iş cinayetleri, kaybolmalar, mobbing, uzun çalışma saatleri, ölüm korkusu, güvensizlik ve yoğun stres denizlerin doğasında değil, armatör-devlet düzeninin bir sonucu olarak var.

Pandemide gemilerden inemeyen, zorla çalıştırılan, COVİD-19’a yakalanarak ölen denizciler, “kilit personel” ilan edilmişti ama aslında sistemin dişlileri arasında sıkışmış emekçilerdi. Tabi bu, yalnızca tedarik zincirini aksatmamak için atılan yüzeysel bir adımdı. Sahte teşekkür mesajlarıyla geçiştirilen bu süreçte, sağlık hizmeti dahi alamayan denizciler hayatını kaybetti.

GEMİLERDE ÖLMEK İSTEMİYORUZ!

Sadece Denizde Değil, Savaşta, Patlamada, Saldırıda da Hedef Olduk. Denizciler, Ukrayna-Rusya savaşında tarafsız esir, İsrail’in Filistin’e saldırılarında hedef oldu. Beyrut’ta devletin ihmaliyle meydana gelen liman patlamasında katledildi. Libya’da gemiler füzelerle batırıldı, Akdeniz’de ters kelepçeyle gözaltına alınan denizciler darp edildi. Amerika, Yemen Limanlarını ve gemileri bombalarken denizciler patlamaların dibinde mahsur kaldı. Somali’de, Nijerya’da korsan saldırılarında kaçırıldı, öldürüldü. Şimdi de Hürmüz boğazında, İran sularında her an vurulma tehlikesi içinde seyir yapmaya devam ediyor. İşsizlik, baskı, can tehlikesi artık yalnızca işin değil, sistemin doğasında. Bizi koruma iddiasını öne süren devletler, bizi ilk gözden çıkaranlar oldu.

UNUTMAK YOK! AFFETMEK YOK!

Unutmadık, unutmayacağız.

Katledilen meslektaşlarımızı unutmadık: Kaptan Selçuk Elibol, Bora Ekşi, Uğur Kır, Mustafa Koç,

Sinan Karabulut, Can Evren ve daha nice meslektaşlarımızı…

Bu isimler yalnızca birey değil, sistematik ihmalin ve sömürünün sembolleridir. Süveyş’te kaybolan ve hâlâ bulunamayan kardeşimiz Yiğit Acar’ı da unutmadık. Kafkametleri, Batuhan A’yı, Bilal Bal’ı Candy ve Maestro’yu, Reina1’i ve nicelerini, unutmadık. Kafkametler’de hayatını kaybeden 12 arkadaşlarımızın 7’sinin cenazesini bulunamadı. Marmara Denizi gibi iç ve kapalı sularda bile, Batuhan A gemisi kurtarılamadı; liman mendireğinin dibinde saatlerce yardım bekleyen Kafkametler gemisinin kurtarılmasında da başarısız olundu. Açılan tüm davalarda hiçbir katil armatör hiçbir ceza almadı. Bu cinayetlerin üstü örtülmeye çalışılsa da denizciler ve örgütlü güçleri olarak unutmuyoruz, affetmiyoruz.

DENİZCİLER ÖLÜRKEN, ARMATÖRE HUZUR YOK!

Kazandığımız hakları mücadele ederek kazandık.

Kuveyt’te terk edilen MV Ula gemisinin denizcilerinin sesini kamuoyuna taşıdık. Zeytinburnu’nda bir yılı aşkın süre mahsur kalan denizcilerin evlerine dönmesini sağladık. Medya kampanyaları, açık mektuplar, kitlesel protestolar ve işçi mitinglerinde attığımız “Yıpranmıyoruz, Ölüyoruz!” sloganıyla görünür olduk. Hak kayıplarına karşı denizciler olarak omuz omuza durduk. Çünkü biliyoruz: Dayanışma yaşatır!

Sektörde Haklarımız Yasal Değil, Fiilidir.

IMO’nun çizdiği vitrin dünyasında, denizcilerin yaşam ve çalışma koşullarının gerçekliği yoktur. MLC gibi uluslararası sözleşmelerde bile denizcilerin en temel hakkı olan 8 saatlik iş günü gemilerde süresiz saat çalışmalara dönüşüyor. Kadın ve LGBTİ+ denizcilerin yaşadığı ayrımcılık ve şiddet, adeta yok sayılıyor. Koster piyasasında terk edilen, yaralanan, maaşını alamayan binlerce denizci, bu çarkın dışına itiliyor. Sosyal sigortadan yoksun, Yıpranma Payı ellerinden alınan denizcilerin grev hakkı dahi yok. Sigortası bile olmayan denizciler için fiili mücadele bizlerin tek çıkış yoludur. Grev yapanları korsanlık ile suçlayan, hakkını arayanları işsiz bırakmak ile korkutan bu çarkı kırmadan, denizcinin hakkı teslim edilmez.

PRUVAMIZ DİRENİŞ, PUSULAMIZ ÖZGÜRLÜK

Bizleri kurtaracak tek şey dayanışma ve örgütlülüktür.

Gemide, tersanede, limanda, sökümde, antrepoda… Nerede çalışırsa çalışsın, tüm deniz işçilerinin birbirleriyle dayanışma içinde olması hayati önem taşımaktadır. Denizcilerin sosyal ilişkilerinin zayıfladığı koşullarda, ortak mücadele ve dayanışma, hak gasplarına ve sömürüye karşı en güçlü silahtır. Sermayenin kârı için hayatlarını riske atan denizcilerin artık daha örgütlü ve daha güçlü bir mücadele vermesi zorunludur. Unutulmamalıdır ki, örgütlü denizci güçlü denizcidir.

GEMİ, LİMAN, TERSANE MÜCADELE HER YERDE

Bugün Yalnızca Bir Kutlama Günü Değil, Mücadele Günüdür.

Bizlerin yıpranma payını kaldıran, armatör-devletin kutladığı bir gün değil, yıpratılan denizcilerin günü bugün. Maaşları ödenmeyen, gemilerde terk edilen, hakları gasp edilen, can veren denizcilerin günü. Deniz işçiliği; sefaletten, işsizlikten kaçışın ve insan onuruna yaraşır bir hayat arayışının adıdır. Bugün, ezilenlerin gerçekten de aynı gemide olduğunu hatırlatma günüdür.

Çağrımızdır:

Burada, bu pankartın arkasında duran herkese… Bu sürecin yükünü omuzlayanlara, tehditlere, baskılara rağmen bir adım geri atmayanlara…

Günlerdir, haftalardır, aylarca bu sömürünün, bu sessiz cinayetlerin, bu yok sayılmanın karşısında dik duranlara…

Bu mücadele, önce kendi iç sesimizi duymakla başlar.

Bugün burada, birbirimize sahip çıktığımız için, birlikte haykırarak güçleniyoruz. Birlikte ses çıkarmazsak, sesimizi kimse duymaz!

Denizcileri, tersane işçilerini, liman işçilerini, yani bütün deniz işçilerini, sendikaları, işçi örgütlenmelerini, demokratik kitle örgütlerini ve kamuoyunu denizcilerin hak mücadelesine destek olmaya çağırıyoruz. 25 Haziran yalnızca bir hatırlama değil, mücadele ve dayanışma günü olmalıdır.

Bugün Kutlama Değil, Hesap Sorma Günüdür!

Çünkü deniz mücadeledir. Ve mücadele örgütlülükle kazanılır.

Yaşasın Deniz İşçilerinin Birliği!

Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz!

Yıpranmıyoruz, Ölüyoruz!

YAŞASIN SINIF DAYANIŞMASI

Basın açıklaması videosu için Instagram linkine tıklayarak ulaşabilirsiniz.

https://www.instagram.com/reel/DLXb4GdoVVh/?igsh=b24xYml0anRzNGp2

⚓✊

Tepkiniz nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow